Mustafakemalpaşa doğal güzellikleri denince sayılan lokasyonlardan biri Ayvaini Mağarası. 5.5 km uzunluğuyla Türkiye’nin en uzun dördüncü mağarası olan Ayvaini’nin girişi Nilüfer’e bağlı Ayvaköy’de bulunurken çıkışı ise Mustafakemalpaşa’ya bağlı Doğanalan ve Kazanpınar köyleri arasında yer alıyor.
Ekşisözlük’te bir kullanıcının paylaştığı Ayvaini Mağarası hikayesi ise nefes kesiyor. 8 arkadaşın hazırlıksız girdikleri mağarada verdikleri yaşam mücadelesini sizlerle paylaşıyoruz.
mağaracılığa bulaşmış herkesin en az bir kez girip görmesi gereken ıslak mağara. öncelikle şunu belirteyim, eğitim almadan kesinlikle girilmemesi gerekiyor. bi şekilde doğa sporlarına bulaşmış arkadaşlar kesinlikle girmeden önce mağara bilgisi olan birilerine danışmalılar.
nasıl oldu bilmiyorum ama bi gazla bu mağara için yola çıktık 8 arkadaş. botumuz yok, can yeleğimiz yok, kafamızda kask- kafa lambası, üzerimizde şort- tshirt daldık mağaraya. köye vardığımızda rica ettik, traktörle bıraktılar bizi sağolsunlar mağaranın girişine, tabi sıcak başımıza vurmuş, içlik giymek kimsenin aklına bile gelmiyor.
ip inişi yaptıktan sonra hepimiz buna fazlasıyla pişman olmuştuk bile. indiğimiz gibi buz gibi kocaman bi göl biz bekliyordu. mağaracılık malzemesiyle değil de sadece iniş malzemesiyle geldiğimiz için de oradan çıkmamızın tek yolu mağarayı bitirmekti. bu doğa sporları sevdasında başıma gelen ilk ölüm riski burasıydı sanırım. dedim ya şort- tshirt daldık o buz gibi sulara, daha beşinci dakikada titrerken ölücem sanmıştım. şimdi hatırladıkça ürperiyorum. sonrasını aslında çok da hatırlamıyorum. keyifli olmasını umduğumuz faaliyet, bi anda yaşam savaşına dönüşmüştü. mağaranın içerisindeki o buz gibi karanlık sularda kah yüzüyor, sonra bi kayaya çarpıyor, güç bela ayağa kalkıyor sonra da koşuyorduk. bi sonraki derin sulara kadar..
bi an hiç gözümün önünden gitmiyor; koşturmaktan yorulup durmuştum, önümdeki tek karpit lambası olan arkadaşım köşeyi dönünce sönük kafa lambamla kalakalmıştım. ben öyle beklerken suyun bulanıklığı yavaş yavaş geçti ve ben o an iki tarafı kapkaranlık olan daracık bi set üzerinde koştuğumu farkettim. şansım yaver gitmiş ve o dar uzun kara deliğe düşmemiştim. sonradan öğrendim ki oraya mağara dalgıçları dalış yapmışlar ve sonuna ulaşamadan geri çıkmışlar. belki de artık biliniyordur sonu, uzun zaman oldu. öyle bi yerde tesadüfen koşuyo olmak tabi beni korkutmadı desem olmaz, afedersiniz neredeyse altıma yapıyordum.
o yaşam mücadelesinin içinde sanırım hipotermiden ölücem ve hiç bi zaman ışığı yeniden göremiycem diye düşünürken birden sıcak bi hava hissettiğimi hatırlıyorum. o anki mutluluğumu tasvir edemem sanırım. yeniden koşmaya başladım ve mağaranın çıkışına gelmiştik. mağarayı yüzerek, üzerinde ekipman olmadan iki buçuk saatte bitiren sanırım ilk ekiptik. umarım son da oluruz. çünkü herkes bizim kadar şanslı olmayabilir.
kesinlikle üzerinizde uygun kıyafet olmadan (ne biliyim termal içlik olur, neopren olur), yüzmeyi biliyor dahi olsanız can yeleği olmadan, en önemlisi de botunuz olmadan geçmeye kalkmayın. biz denedik. pek de keyifli olmuyor :/